Bedene dikkat vermeyi psikoterapinin içerisine dahil eden iki önemli terapist, Dr. Pat Ogden ve Prof. Dr. Daniel Siegel yıllar önce, birlikte mindfulness’ı terapilerinin içerisine nasıl dahil ettiklerini anlattıkları bir eğitim vermeye karar verirler. Eğitimde, bir de bakarlar ki, aynı kavramı terapiye dahil etme yöntemleri birbirlerinden oldukça farklı. Dan Siegel, danışanlarına o zamanlar, seans sırasında çeşitli mindfulness egzersizleri yaptırıyor. Pat Ogden ise, mindfulness’ı bir egzersizden ziyade, tüm seanstaki tavıra entegre ediyor. Danışanı, tam yaşadığı bir olayı anlatırken; o sırada dikkatini bedeninde ne olduğuna vermesini istiyor. Olanı nezaketle, yargılarını, duyum ve duygularını fark ederek izlemesi konusunda danışanlarını yönlendiriyor.
Pat Ogden’dan aldığım bir eğitimde duyduğum bu hikaye, beni oldukça heyecanlandırmış ve Yin Yoga’ya mindfulness’ı nasıl farkında dahi olmadan yıllardır entegre ettiğimizi anlamam konusunda zihnimde bir ışık yakmıştı. Benim Yin Yoga’yı ele alışım, Pat Ogden’ın terapiyi ele alışına oldukça benziyordu. Size bu yazıda, biraz bu Yin Yoga’da pratiğinin içerisine mindfulness’ın entegre ediliş halini ve pratiğin buna nasıl alan açabildiğini biraz anlatmak istiyorum.
Bilmeyenler için, Yin Yoga oldukça yumuşak bir yoga pratiği. Birçok poz, genelde yerde uygulanıyor ve bedeni nazikçe esnetiyor. Pozların daha uzun süre uygulanması, insanın hem enerji bedeninde yoğun, hem de ruhsal anlamda derin bir çalışma yapmasına vesile oluyor.
Yin Yoga, aslında yoganın batıya gelişiyle, yoganın kendi içerisindeki durağanlığın ve pozlarda bir süre kalma halinin unutulmasından ortaya çıkmış. Hız ve hedef odaklı olan modern Dünya insanı, yoganın da, bir pozdan diğerine geçen, bedeni güçlendiren ve terleten halini daha kolay benimsemiş. Ve yoganın durağan hali içerisinde ya sıkılmış ya da zorlanmış. Tıpkı, hızla koşan birinin bir anda duramaması ya da bir ergenin yıllarca aynı evde yaşadığı ancak gerçek anlamda bir ilişki kurmadığı babasıyla; ilk hayatın gereklerinden uzak, sadece muhabbet için baş başa kaldığında zorlanması, sıkılması gibi. Hedef odaklı olmayan bir ortamda, kendimizle baş başa kaldığımızda zorlanıyor ya da sıkılıyoruz. Hedef odaklı hareket, bize tam olarak ne yapılacağının söylenmesi, sıkmayacak kadar kısa bir sürede bir pozdan diğerine geçirilmemiz, hepimize günlük hayatlarımızı yaşayış halimizden, tanıdık…
Ancak modern Dünya insanı, kendi hakikatinden gittikçe uzaklaştıkça, kendi derdine deva bulmaya da mecbur kalıyor. Mindfulness işte, bu devalardan biri…Yin Yoga da öyle. İnsanlar deniyor ve yaralarına iyi gelen bu “merhemleri” sürmeye devam ediyorlar.
Pratiği yıllarca hayatın içerisindeki zorlanmalarında, kendisine açtığı bir “kucak” olarak kullanmış ve pratiğin 13 senedir hocalık eğitimini veren biri olarak; Yin Yoga’nın meditasyon, şefkat ve mindfulness için müthiş bir alan açma potansiyeli barındırdığını düşünüyorum. Uzun zamandır Yin Yoga’yı modern Dünya insanının hızını, hedef odaklılığını dengelemek, kendi ile kopmuş olan bağını onarmak, otomatik pilotlarını fark etmek ve daha şefkatli bir iç ses geliştirmek için kullanıyorum.
Bence işe yaramasının en önemli faktörlerinden biri meditasyona, mindfulness’a aşina olmayan birini dahi, bedeninde bir bölgeyi esnetecek olmanın o küçük de olsa, hedef odaklı hali ile, alana kolayca dahil edebilmesi. Mesela, bacağımın arkasını kendimi zorlamadığım yumuşak bir sınırdan açmaya başlıyorum. Hoca, pozu içine girilecek bir kalıptan ziyade, bedenimde kendi o günkü fiziksel, duygusal hatta zihinsel sınırlarıma adapte edilecek bir olgu olarak ele alıyor. Olanı iten, değiştirmeye çalışan bir enerji yerine, ona alan açan ve olanı yargısızca gözlemlemeye davet eden bir enerji hakim alana. Bacağımın arkasındaki açılmayı gözlüyorum… Orada kalmanın bedenimde yarattığı etkileri gözlüyorum… Hiçbirine bir ad koymak zorunda değilim. Tek yaptığım, dikkatimi olabildiğince anda ve bedenimde tutmaya bir davet sunma hali. Arada doğal nefeslerimi dinliyorum… Zihnim defalarca başka yerlere gidiyor. Bazen tüm pratik boyunca, geçmiş ya da gelecekte dolanıyor. Bu halimi de yargısızca gözlemlemeye dair bir alan açıyor hoca. Doğrunun yanlışın ötesinde bir alan var. Olan var. Güven var. Hep, olabildiğince…
Burada alanı tutan yoga hocasının önemi elbet büyük. Bahsettiğim pratikte, poz olarak ne yaptığından ziyade, daha çok açılan alanın nasıl’ı asıl farkı yaratıyor. Bu alanın açılmasında hocanın sinir sistemi, regülasyon, anatomik farklılıklar gibi farklı alanlardaki bilimsel bilgilere sahip olması gerekiyor. Güven duyduğu ve yargılanmadığını hissettiği bir alanda ancak kendini yargılamadan gözlemeyi öğrenebiliyor insan… Hocanın pratik sırasındaki “sesi”, zamanla kendi iç sesinin yanında, farklı bir iç ses olarak benimsenmeye başlıyor.
Bacağımın arkasını esneteceğim diye girdiğin bir pratik, bambaşka bir boyut kazanıyor. Seni tüm mindfulness pratikleri gibi, şimdiki an içerisinde gerçekleşenlere dikkat vermeye, bu dikkatin niteliğini fark etmeye ve tüm bu fark edilenleri nezaketle, yargılarımızın kabul etmeye davet ediyor.