Yapmak yerine anda olmak…Kendinle kalmak…Dinlemek… Bağ kurmak…
Klişe sözler olmanın ötesinde, bu halleri bir vesile ile deneyimlediyseniz, ne kıymetli olduğunu bilirsiniz. Yoga dersleri bu gibi deneyimleri oluşturmak için birer araç bana göre.
Uygulayan olarak da, uygulatan olarak da, dersin “bilgi verenin”den ziyade, “kendiyle bağ kurduranı”nı seviyorum ben. Asıl dersi veren kişi -hoca- ders sırasında bu hali deneyimliyorsa, bu durum öğrencinin de benzer bir hali deneyimlemesini kolaylaştırıyor. Yin Yoga’yı bana kendimle bu bağı kurmama izin veren geniş ve derin bir alan yarattığı için öğretmeyi seviyorum… Bazı gruplar, bazı mekanlar, bazı zamanlar diğerinden daha kolaylaştırıyor bu bağın kurulmasını.
Kontrol edebileceğimiz bir şey değil bu. Oluyor ya da olmuyor. Hocanın “iyi” hoca olma derdini, mümkün mertebe arzularını bir kenara bırakması, olanı kabulü, kolaylaştırıyor bu halin oluşmasını. Niyet elbet olacak ama arzu olmayacak.
Bu gibi derslerin çıkışında dersi veren de pratik yapmış gibi hisseder kendini. Sadece enerji vermez, aynı zamanda alır. Yorulmaz; aksine…
Her ders böyle olmak zorunda değil elbet, insan “hayatını yoluna koydukça” bu gibi dersler, haller kendiliğinden artıyor.